Kuşaklar Arası Travma Aktarımı - Ankara Psikiyatri ve Psikoterapi Merkezi
 Kuşaklar Arası Travma Aktarımı

Kuşaklar arası travma aktarımı, bir önceki kuşağın yaşadığı travmanın diğer kuşağa etkilerinin geçmesidir.

Diğer nesli de etkileyen Travma nedir? Travma genel anlamda savaş, göç, doğal afet, soykırım, taciz veya kaza gibi olaylara verilmiş duygusal bir tepkidir. Ancak travma için sadece göç, savaş veya doğal afet olmasına gerek yoktur kişinin benliğini sarsan, kişide derin izler bırakan ve baş etmesinde zorlandığı her olay travmadır. Travmanın yaşanmasının ardından kişi duygusal bir fırtına içerisine düşmektedir. Düştüğü duygusal fırtına sırasında kişide gözlemlenen anksiyete, depresyon, uyku bozuklukları, stres, metabolik rahatsızlıklar, kötü alışkanlıklara yatkın olma ve dış dünyadan ilgisini yitirme travma semptomlarıdır. Travma semptomları için illa ki bireyin travmayı yaşamış olması gerekmediği için semptomlar diğer kuşaklarda da görülmektedir. Bu durumda travmanın en yıkıcı özelliğidir.

Psikolojik Travma Aktarımı Çalışmaları

Kuşaklar arası travma aktarımı, Psikolojik travma aktarımı çalışmaları ile ortaya çıkmıştır. Psikolojik travma çalışmaları ilk olarak 1960 yıllarında Yahudi soykırımı sonrasında çocuklar üzerinde yapılmıştır. Çocuklar üzerindeki ana etken ebeveynlerinin soykırımdan etkilenip etkilenmemesi olarak ele alınmıştır. Soykırım sonrasında soykırımı gören çocuklarda tehlike anında stres olmaya daha yatkınlık, hormonal olarak kortizol ve glukokordikoid hormon seviyelerinin daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Soykırımı gören ve görmeyen çocuklar karşılaştırıldığında da genetik dizilimler arası benzerlikler gözlemlenmiştir.

İlk psikolojik travma çalışmaları genellikle savaş, soykırım, terörizm ve doğal afetleri yaşanlar üzerinde yapılsa da zamanla çalışmanın konusu aile içi şiddet ve çocuk istismarı olmuştur.

Çalışmalar sırasında her travmanın kuşaklar arası aktarılmadığı ve travma aktarımını etkileyen faktörler olduğu gözlemlenmiştir. Travma aktarımını etkileyen faktörler şu şekildedir:

  • Ebeveynlerin çocuklarını yetiştirme tarzı,
  • Ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişki,
  • Ebeveynlerince çocuklara travmanın işlenme şekli,
  • Çocukların aktarılan travma bilgisini nasıl deneyimleyeceği travma aktarımını etkileyen faktörler arasında yer almaktadır.

Kuşaklar Arası Travma Nasıl Aktarılır?

Toplumsal ve bireysel travmalar yaşayan insanlar kendinden sonraki kuşaklara bu travmayı aktarabilmektedir. Bireyleri değiştiren ve hatta oluşturabilen Kuşaklar arası travma nasıl aktarılır?

Çocukluk dönemi, çocuğun değerlerini ve kişiliğini oluştururken ailesini rol model aldığı zaman dilimidir. Çocuğun ailesini rol model alarak dünyayı algılaması ve iletişim kurmasının yanında sosyal öğrenme yoluyla da çevrenin travmaya verdiği tepkileri öğrenir. Çocukluk döneminde çocuğun, ailesiyle sağlıklı ilişki kuramaması ve ona travma tepkilerinin işlenmesi çocuk bizzat travmayı yaşamasa da travma semptomlarına sahip olmasına neden olur.

Örneğin, bir bireyin ilişkisinin bitişinde kendisinin yetersiz oluşu hisettirilmiş olduğunu düşünelim.  Bu kişi kendisine yapılan olumsuz davranıştan dolayı karşılaştığı olaylara, yeni bir ilişkiye daha kapalı, kontrolcü, şüpheci ve hassas yaklaşım gösterir. Bu birey bir gün ebeveyn olduğunda aşırı kontrolcü, şüpheci ve otoriter yaklaşım gösterirken ilgi ve sevgi göstermeyi ihmal edebilir. Aynı zamanda bu birey çocuğuna çok fazla bağımlılık duyarak durmadan sevgi ve ilgi gösterimi isteyebilir. İleri zamanlarda çocuk ebeveynin yetiştirme tarzından dolayı kendisi de çocuklarına ve yakınlarına bu şekilde bir davranış sergileyebilir. Bu şekilde ebeveynin yaşadığı kuşaklar arası travma aktarımına neden olmuş olur.

Bireyler tarafından gerçekleştirilen kuşaklar arası travma aktarımının sonuçları nelerdir?

  • Diğer kuşaktaki bireylerde sebebi belli olmayan sinirlilik hali, acı, kaygı ve yas durumları,
  • Rüyalarda kötü olayları tekrar tekrar görme,
  • Geçmiş kayıplarda kendi sorumlu tutma,
  • İletişim kurma problemleri,
  • Strese daha yatkın olma,
  • Bireyin kimliğinde ciddi zedelenmeler olarak gözlemlenmiştir.

Bireyler tarafından yaşanılan veya bireye aktarılan travmaların farkına varılmadığı ve çözümlenmediği müddetçe travma semptomları bir döngü olarak bireye ve çevresine zarar vermeye devam edecektir.

Travmalar Genler Yoluyla Aktarılıyor Mu?

Kuşaklar arası travma aktarımı üzerindeki çalışmalar hem psikolojik hem de biyolojik olarak gerçekleşmektedir. Biyolojik çalışmalar üzerinde tartışmalar devam etse de travmanın genetik olarak çocuğa aktarıldığı bulunmuştur. Çocuklara genler aracılığıyla travma miras edilmesine epigenetik denilmektedir. Epigenetik değişim kavramı, kişinin genetik diziliminde bulunan ancak aktif olmayan ancak çeşitli çevre koşulları ve deneyimlerle genlerin aktiflik biçimini değiştirmesidir. Epigenetik değişim mutasyon anlamına gelmemektedir.

Biyolojik çalışmalar Travmalar genler yoluyla aktarılıyor mu? Sorunu için çeşitli deneyler yapmışlardır bu deneylerden bir tanesi şu şekildedir:

Fareler üzerinde yapılan bir deneyde fareler öncelikle kiraz çiçeği kokusuna maruz bırakılmıştır. Kiraz çiçeği kokusuna maruz bırakılan farelere hafif bir şekilde elektroşok verilip ardından da kiraz çiçeğini kokusunu koklamamaları üzerine eğitilmiştir. Kiraz çiçeği kokusu almaması için eğitilen farelerin diğer nesilleri kiraz çiçeği kokusu aldıklarında stres seviyelerinin arttığı ve stres belirtileri gösterdiği görülmüştür.

Travmanın genetik aktarımı üzerine yapılan çalışmalardan bir tanesi de uzun süredir kıtlık sorunu çeken bireylerin çocuklarının kıtlıkla karşı karşıya kalmasalar dahi vücutlarının herhangi bir kıtlık durumu için kalori tutmaya ve kilo almaya meyilli olma gibi tedbirler aldığı görülmüştür.

Genlerle Baş Etme Mekanizması da Aktarılıyor

Yapılan son çalışmalara göre travma gibi baş etme mekanizması da kuşaklar arası genler ile aktarıldığı görülmüştür. Ailesi kıtlık, deprem, sel veya savaş görmüş bireylerde çocukların stres ve durumla baş etme stratejilerinin aktarılmaktadır. Travmalarıyla sağlıklı bir şekilde baş eden ebeveynlerin çocuklarının da yaşadıkları durumlarda stresle baş edebilme ve durumu işleyebilme kapasitelerinin yüksek olduğu gözlemlenmiştir.

AİLE DİZİMİ TERAPİSİ

Son günlerde, yayınlanan bir dizi ile gündeme gelen aile dizimi terapisi hakkındaki görüşlerimi soranlar oldu. Diziyi seyretmeye fırsatım olmadı maalesef. O yüzden dizide nasıl yansıtıldığını bilmiyorum.

Aile dizimi terapisi,  temelde, son bir kaç kuşağı içeren aile bireylerinin yaşadığı travmaların DNA larına kaydolmuş olması nedeniyle gelecek nesillere aktarıldığı, bu nedenle bugün psikolojik sorunlar yaşayan bireyin tekrarlayan sıkıntılarının atalarından devraldığı travmalardan kaynaklandığı görüşü üzerine kurgulanmıştır. Terapide amaç bireyin, travmayı yaşayan aile üyesi ile ilişkisini düzelterek, bugünkü sorununu çözmektir.

Travmanın ebeveynden çocuğa aktarılması bilinen bir kavram. Fakat 3 kuşak önceki atalarımızdan birinin işlediği cinayetin doğurduğu suçluluk duygusunun, bugün hayatta olan aile bireyinde yoğun ve giderilemeyen bir şekilde devam etmesi ya da ortaya çıkması ne kadar gerçekçi?  Travma iddia edildiği gibi 7 kuşak boyunca aktarılabilir mi?  Genetik özelliklerin 7 kuşak boyunca aktarılabileceğini biliyoruz. Ama travmalar?  Duygular?

Sonuçta ebeveyn ya da bakım verenin çocukla çok yakın fiziksel ve duygusal bağı var ve çocuk bu kişilerle bağlanma ve ilişki deneyimi yaşıyor. Bir kaç kuşak önce yaşamış, çocukla DNA aktarımı dışında hiç bir duygusal paylaşımı olmamış hatta ve hatta çocuğun o ana kadar varlığından bile haberi olmadığı bir atasının, çocuğun ruhsal dünyasını etkileyebileceği varsayımı bana pek gerçekçi gelmiyor.

İnanç açısından da bir dayanağı yok bana kalırsa. Bireyin, bir başkasının günahının cezasını çektiği herhangi bir öğreti ya da inanç olduğunu sanmıyorum. O durumda sorumluluk ya da imtihandan bahsedemeyiz.

Yine de siz farklı düşünüyor ya da deneyimlemek istiyorsanız, tek önerim bu olgunun eğitimini almış klinik psikologlara başvurmanız olabilir.

Düşüncenizi Paylaşın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir